• Mardin21 °C
  • Diyarbakır16 °C
  • Batman16 °C
  • Şırnak16 °C
  • İstanbul6 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

HER ŞEY NEDEN BU KADAR PAHALI?

18 Nisan 2023 Salı 17:39

Üniversiteden mezun olduğum yıllardı. Genç biri olarak damarlarımdaki kan sürekli kaynıyor, bir şeyler yapmak istiyordum. O dönem devlet politikası olarak gençler destekleniyordu. Ben de çareyi çiftçilikte buldum.

Bu coğrafyayı görenler bilir. Taşımız çoktur bizim. İlk olarak tarladaki taşları attık. Sonra tarlanın etrafını düzenledik. En son su lazımdı, kuyu kazdık. 300 ila 350 metrede çıktı suyumuz. Tabi bunları hepsini kendi imkânlarımızla yaptık. Çünkü genç çiftçi olarak nereye başvuru yaptıysam yapayım olumlu cevap alamadım.

Harcadığımız paranın haddi hesabı yoktu. Nasıl olsa toprak cömertti. Bizim bu çabalarımız boşa gitmeyecekti. Ama hesaba katmadığımız bir şey vardı. Toprak ne kadar cömert olursa olsun, insanoğlu da bir o kadar zalimdi.

Her şey yolunda gidiyordu. Sıra kuyunun elektriğini çekmeye geldi. Duyduk ki ziraat bankası çiftçilere faizsiz destek veriyormuş. Hemen başvuru yaptım. Paranın tek kuruşuna dokunamadık. Elektrik masrafı ne kadar ise kredi doğrudan şirketin hesabına geçiyordu. Zaten parayı bunun için alacaktık. Dosyalar imzalandı. Kredi hazırlandı.

Son gün bankadan bizi aradılar. Derste olduğum için cevap veremedim. Yaklaşık yedi defa üst üste arayıp durdular. Zil çalınca cevap verebildim ancak. Çünkü böyle bir aksiliğin çıkacağı aklımın ucundan geçmezdi. Bankaya gitmem gerekiyordu en acilinden. Kalkıp okuldan izin aldım bankaya uğradım. Faizsiz kredinin dosya masrafı iki bin TL idi.

Önce kabul etmedim. Bir kuruş dahi olsa, devletin faizsiz kredi olarak duyurduğu desteğe para yatırmayacaktım. Fakat memur bir yandan babam diğer yandan bastırdılar. Sonuçta bir kereliğine ödenecekti bu para. Hem bizim işimiz de görülecekti. Falan filan derken ikna oldum. Parayı yatırdım.

Elektrik direkleri çekildi. Sıra ürünleri almaya geldi. Tarlaya ekeceğimiz ne varsa fazladan aldık. Bir tır dolusu gönderdiler. Bu arada daha ürünleri sipariş etmeden önce Dedaş’ı arayıp özel trafomun açılması dilekçesini vermiştim.

Köye uğramadığım için olanlardan haberim yok tabi. Verdiğim dilekçenin üzerinden 24 gün geçmişti. Babam aradı. Oğlum dedi, ürünler kurudu artık. Hala su yok. Şaştım kaldım. Sinirlendim de. 24 gün geçmiş. Ve hala kimse gelip trafoyu açmamıştı.

Dersten sonra hemen ilçe temsilciliğine uğradım. Müdürle görüşüp durumun aciliyetini izah edecektim. Güvenlik bırakmadı. Randevusuz kimseyi almıyorlarmış. Dedim herhalde müsait değil. Yok dedi güvenlik. Kimse yanında olmamasına ve müsait olmasına rağmen randevu alamadığım için beni bırakmıyordu.

Gişedeki memurun yanına gittim. Durumu ona anlattım. Ürünlerin acilen suya ihtiyacı vardı. Yoksa onca çabamız boşa gidecekti. Sağ olsun kendisi de hak verdi ve hemen bir dilekçe yazdı. En son üzerine acil kaşesini vurdu ve gönderdi. Teşekkür edip oradan ayrıldım.

Aradan 16 gün daha geçti. Yine köyden aradılar. Elektrik hala gitmemiş. Ürünler artık telef olmuştu. İlçe temsilciliğine gittim. Aynı memuru buldum. Neden dilekçemin işleme alınmadığını sordum. Ekranı gösterdi. Kendisinde değildi suç. İldekiler hiç takmamıştı dilekçeyi. Memur da üzüldü. Hocam dedi kaymakamlığa git.

Kaymakamlıktan randevu aldım. Ve kaymakam beyle birebirde görüştüm. Bir vatandaş ve genç çiftçi olarak çözüm bekliyorum. Ama verilen cevap karşısında tüm umutlarım söndü. Kaymakam bile karışamayacağını söyledi. Devlet bu işi çözemeyecekse kime gideyim diye sordum? Bunun üzerine yardımcısını çağırdı. Ne yapabiliriz diye fikir alışverişinde bulundu. Yardımcı, beyefendi dilekçe verir biz de yetki sahibi olarak tarım müdürlüğüne emrederiz onlar olayı araştırır, hak kaybı varsa bu telafi edilir dedi. Açıkçası kaymakamdan daha tecrübeliydi.

Dilekçemi verdim. Tarımdaki arkadaşlar üç gün içerisinde gelip incelemelerde bulundular. Bu arada elektrik hala yok. Ürünler hepsi kurumuş. Buna göre zarar ziyan tablosu çıkardılar. Genç çiftçi olacağım için tarımdakileri yavaş yavaş tanımaya başlamıştım. Onun için rahatça gidip dilekçenin sonucunu sorabiliyordum. Zararım ortadaydı. Haklı bulunmuştum. Şimdi sıra kaymakamlıktaydı. Sözde 15 gün içerisinde kaymakamlıktan cevap gelecekti.

İki yıl geçti. Ne arayan oldu ne de soran. Dilekçemin akıbetini her sorduğumda yeni bir dilekçe yazmam istendi. Dilekçeler birikiyordu fakat ortada cevap yoktu. Zaten sonrasında da çiftçiliği bıraktım.

Her şeyi geride bırakıp öğretmenliğime devam ettim. Askerlik geldi. Askere gitmeden önce karta para yükledim. Nakit bulundurmamı tavsiye etmedi bizden önce gidenler.

Bir gün hastaneye gittim. İşlerim çabuk bittiği için kantine gidip oturdum. Bir şeyler almak istediğimde ise kartımın temassızından para çekemedim. Bankamatik yakındaydı. Gidip baktım içinde para yoktu. Kart hareketlerine bakmak aklıma gelmediği için diğer kartıma baktım. Onda bir miktar vardı. Onu kullandım.

Askerlik bittikten sonra karta yüklediğim paranın nereye gittiğini merak edip kart hareketlerinden baktım. Banka çekmişti. Bankayı aradım kimse açmadı. Mecburen şubeye gittim. Hesabımdan para çekildiğini söyledim. Kimliğimi istediler. Hesap hareketlerime baktıktan sonra çektiğim kredinin faizini aldıklarını söylediler. Faizsiz kredinin yedi bin TL faizini ödemiştim.

Cimere şikâyet ettim. Çözüm için beni bankaya yönlendiriyordu. Şikâyet ettiğim bankadan çözüm alacaktım. Bankadan cevap gelmedi tabi. Millete milyonlarca kredi verip geri almayanlar, çiftçiyi sömürmek için ellerinden geleni yapıyordu.

Sadece banka değil. Daha sonra Dedaş da haksız yere birçok fatura gönderdi. Bir fatura sırf bakanlığa gittiğim için iptal edildi. Fakat sonrasında gelen keyfi faturalar karşısında ne yapacağımı şaşırdım. Trafomu kapattım. Kapalı olan trafoma yine fatura gelmiş. Mahallede bulunan diğer komşulara kaçak olmadığı halde kaçak elektrikten ceza kesmişler. Bir günü geçirenin elektriğini kesmişler. Artık zulmü ve yolsuzluğu açıktan yapıyorlar.

Vatandaşın halini kendi özelimde özetlemeye çalıştım. Bu durumda olup çiftçiliği bırakan, trafoyu kapatan binlerce vatandaş var. Banka, elektrik şirketleri sömürür. Devlet de arkamızda durmayınca üretim ister istemez sonlanır. Üretim olmayan yerde tüketim artar. Ve bir sabah verilen asgari ücrete sevinirken aynı sabahın akşamında alım gücümüzün düşmesinden dolayı hüngür hüngür ağlarız. Birileri de çıkıp soğan üzerinden siyaset yapmayın der durur. Hâlbuki mesele soğan değildir. Halk ile aralarına ördükleri duvar ne kadar büyükse, artık milletin kanayan yarasının farkına bile varamıyorlar.

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA