• Mardin19 °C
  • Diyarbakır15 °C
  • Batman17 °C
  • Şırnak15 °C
  • İstanbul18 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM

02 Ağustos 2023 Çarşamba 08:32

Seçimden önce bu günlerin geleceğini söylediğimizde, kendilerince bizimle alay edenler oldu. Hatta yetmedi hakaret ve küfürler savurdular. Aslında yaptıkları tek şey aklı ve bilimi öteleyerek sadece duygularla hareket etmekti. Peki, ne oldu?

Normalde duygularıyla hareket edenlerin dertlerini dile getirmemek adına kendi kendime söz vermiştim. Fakat geldiğimiz noktada yapılan zulme karşı vicdanım sessiz kalmaya el vermedi. Çünkü biz sustukça onlar ezmeye devam ediyor.

İşin kötüsü, zaten sessiz çığlıklarını duyan bir tek bizdik. Fakat onlar bizi ezip geçerek daha önce kulaklarını tıkayanlara seslerini ulaştırabileceklerini sandılar. Ve kaçınılmaz sonu kendi elleriyle hazırladılar.

Coğrafya kader değildir. Yaşadığımız yeri cennete çevirip huzur içinde yaşamak da, cehenneme çevirip dünyayı birbirimize dar etmek de bizim elimizde. Fakat bizler birbirimizle uğraşmaktan asıl meselelere eğilemiyoruz maalesef.

Tarafıma gelen sayısız mağduriyetlerden en can acıtıcı olanlarına değinmek istiyorum bu yazımda. Ne acı! Güzel olana ne kadar hasret kaldıysak artık, kötü olanlar arasında en kötü olanı seçmeye çalışıyoruz.

Elektrik Mağduriyeti

Daha önce dost meclisinde ve köşe yazılarımda da dile getirmeye çalıştım. Elektrik şirketleri başlı başına bağımsız bir cumhuriyet gibi hareket etmeye başladılar. Ve kimse kendilerinden hesap soramıyor.

Fazla uzağa gitmeden sadece kendi yaşadığım mağduriyete değineyim:

2018 yılında genç çiftçi olarak tarımla uğraşmaya başladım. Ne yazık ki elektrik şirketi yüzünden daha işin başında tıkandım. Ürünlerimizi sipariş ettik. Gelen ürünleri tarlaya ektik ve iki hafta içerisinde bize düşen kısmı tamamen bitirdik. Fakat elektrik şirketi bir türlü elektrik vermedi. Bir ay öncesinden verdiğim dilekçeye cevap gelmedikten sonra üst üste iki dilekçe daha yazdım. Elektrik verilmediği için ürünleri sulayamadık. Bırakın can suyunu, bir damla su alamayan ürünlerin hepsi kurudu.

Karakola gidip şikâyette bulundum. Tarım müdürlüğüne yönlendirdiler. Tarım müdürlüğüne gittim, kaymakamlıktan üst yazı gelemese inceleme yapamayacaklarını söylediler. Kaymakamlığa gittim bu defa. Dilekçemi aldılar çok şükür. Fakat o günden bu yana cevap verilmedi dilekçelerime. Tarımda tanıdık arkadaş aracılığıyla incelemenin sonucunu öğrendim. Şirket yüzde yüz kusurlu bulunmuş. Ama yaptırım yapılmadı ya da yaptırım yapacak bir merci olmadığı için dilekçeme cevap verilmedi. Yaptığım onca harcamanın boşa gittiğini gördükten sonra bir daha tarlaya adımımı atmadım.

Gördüğünüz üzere elektrik şirketi bağımsızlığını ilan etmiş sanki. Yaşattığı keyfi mağduriyetlerin hesabını soracak hiç kimse yok. Onlar da yaz kış planlı kesintilerle vatandaş üzerindeki zulmü arttırıyorlar.

Sanmayın ki bu kesintiler saatler içinde olup bitiyor. Yaz kış devam ediyor. Müşteri hizmetlerini arıyoruz verdikleri tek cevap planlı kesinti. Planlı olarak vatandaşı mağdur ediyorlar yani.

Günü gelince bir kuruş için elektriği kesip ceza alıyorlar. Vermedikleri elektriğin faturasını çıkarıyorlar. Sonra da kalkıp bindikleri aracın giderlerini de halka yüklemeye çalışıyorlar.

Bu durumdan en çok etkilenen şüphesiz çiftçiler ve hastalardır. Çiftçiler, zamanında sulayamadığı ürünlerinden verim kaybı, hatta tamamen ürün ziyanı yaşayabilmekte. Günümüz sıcaklarının tavan yaptığı bu yaz şartlarında elektriğin kesilmesi, hastaları canlı canlı cehenneme koymaktan başka nedir?

Su Sorunu

Eminim siz de benim gibi küçükken Deli Dumrul’u okumuşsunuzdur. Okumayan varsa mutlaka okumalı. Deli Dumrul, bir gün kendi kendine karar alıp küçük bir derenin üzerine ufak bir köprü yapar. Amacı buradan geçenlerden ücret almaktır. Dere ufak olduğu için kimse Dumrul’un köprüsünü kullanmak istemez. Bu defa zor kullanır ve milletten haraç alarak köprüden geçmelerini sağalamaya çalışır. Yıllar önceki efsaneler bir bir günümüzde cereyan ediyor.

Halkı çileden çıkaran su sorunu, bazıları tarafından bilerek yaratılıyor sanki. Çünkü susuz kalan vatandaş, mecburen gidip tankerlerle su alıyor. Aldığı suyu kuyuya boşaltıp tekrar hidroforla dairelere taşıyorlar. Dairelere gelen su saatten geçtiği için aldığı suyun verilmeyen su ücretini bir daha ödemek zorunda kalıyor. Yani hem su verilmiyor hem de su aldığı için ayrıca belediyeye su ücreti ödüyor.

Herkes bu durumda mı? Tabi ki değil. Zengin olanlar bir şekilde tanıdıklarını devreye koyup suyunu alıyorlar. Olan sadece garibana oluyor. Onların dayıları olmadığı için iki defa para ödemek zorundalar.

Buraya Nasıl Geldik?

Yapılmayan köy yolları patikalara dönmüş durumda. Mahallelerde yaşanan sorunlar ve daha neler neler var. Hepsini anlatmaya kalkışsak, eminim düzinelerce sayfa çıkar ortaya. En yaygın iki sorunu dile getirdikten sonra sorunun temeline inmek istiyorum.

Ortada bir suçlu varsa o da vatandaştır. Çünkü bizim sorunlarımızı dile getiren vekiller seçelim dediğimizde, neredeyse bizi taşa tuttular. Ve bugün yaptıkları hatanın bedelini ağır bir şekilde ödüyorlar.

Koltuklarına oturan vekillerimiz, ara sıra kameralara poz vermek dışında ne yapıyorlar? Tabi ki hiçbir şey!

Seçim sürecinde elimizden geleni yaptık. Mahallelerimize, ilçelerimize ve ilimize faydası dokunacak kişileri seçelim diye neredeyse yalvardık. Fakat ideoloji ve çıkar peşine düşenlere bunu bir türlü anlatamadık. Kendi açgözlülükleri yüzünden ikamet eden herkesi mağdur ettiler.

Hala aralarında bunu gururuna yedirmeyenler de yok değil. Kalkıp kendi suçlarını başkalarına yüklüyorlar. Kimi zaman gariban esnaf oluyor suçlu, kimi zaman toptancı ya da işveren. Hatta kader diyerek suçu Yaratan’a atanlar bile çıkıyor. Ama hiç kimse kendim ettim kendim buldum demiyor.

Geldiğimiz noktada toplum ikiye ayrılmış durumda:

1) Herkesin iyiliğini ve huzurunu isteyenler, en çok kırgın ve üzgün olanlar! Bu gurubun hiçbir çıkarı olmamasına rağmen yine en fazla bunlara yüklendiler. Seçimlerden sonra edilen hakaretler ve hedef gösterilmelerden sonra bir karara vardılar. Karşıdakiler, verilen emeği hak etmiyorlardı. Hâlbuki sahip olduklarıyla yetinip mutlu olan, mutlu aile ortamında siyasi çıkarı olmayan ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayanlardı bunlar.

2) Yoklukla sınandıklarına inanıp hallerine şükredenler! Onlar için savaşanları düşman edinip gerçekte onları ezenlere karşı sevgi beslerler. Bunların sahip olduğu tek şey, ideoloji ve inançtır. Bunlar dışında hiçbir şeyleri yoktur. Çünkü onları ezenler uğruna çalışırlar. Neleri varsa bu yolda harcarlar. Bıçak kemiğe dayanana kadar da olayların farkında olmazlar.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, aslında artık kimsenin derdine değinmeyeceğim konusunda kendime söz verdim. Fakat tarafıma ulaşanların çaresizliği karşısında vicdanen duramadım. Kendileri ettiler ve kendileri buldular. Bundan sonra da aynı şeyi yapacaklardan hiç kuşkum yok. Rahmetli Kemal Sunal’ın Tokatçı filminde dediği gibi. Belki yardım ettiğimiz için enayi olmaya devam edeceğiz. Ama bizim asıl amacımız, bu haksızlığı hak etmeyenlerin de arada zulme uğramalarına engel olmaktır. Umarım başarılı olur ve seslerini yetkililere duyurabiliriz. Vesselam…

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA