• Mardin21 °C
  • Diyarbakır16 °C
  • Batman16 °C
  • Şırnak16 °C
  • İstanbul6 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

MEZUNİYET TUZAĞI

10 Mayıs 2018 Perşembe 19:41

Ortaokul yıllarımda başladı her şey. Gençliği bilinçli bir şekilde vakum gibi kendi karanlığına çeken yeni bir adet doğmuştu. Ya da biz yeni fark ediyorduk. Bizden olmayan bizden olanı tahrip eden yeni bir adet!

Biz de isterdik bir kelimeyle dünyaya yön vermeyi. Şairlerin kaynağında yüzüp yazarların kalemiyle konuşmayı. İlmi kendimize düstur edinip kâinatı keşfetmeyi. Yeni yüzyıl düzeninde maalesef bizim olan hiçbir şeye sahip çıkamadığımız gibi bize dayatılanlara karşı koyamıyoruz da. Üreten bir toplum modeli hayalini tozpembe sayfalarla süsleyip kandırdık kendimizi. Oysa gerçekte biz üreten değil tüketen bir tolumuz. Bundandır dışa bağlılığımız.

Tüketen toplumlar kendi aralarında ikiye ayrılırlar: Çalışkan tüketiciler, tembel tüketiciler. Çalışkan olanlar, hayatın her kademesine müdahale edebilme yeteneğini geliştirmişlerdir. İstedikleri yaşam tarzını benimseyip istemediklerini elemişlerdir. Tembel toplumlar ise zorunlu tüketicilerdir. İstemedikleri bir hayat sahnesinde şans eseri rol almışlardır. Lakin tam olarak ne yapacaklarından bihaber yaşarlar. Her ne kadar gerçekler acı olsa da bizim sonumuz yavaş yavaş ikinci toplum modeli gibi oluyor.

Bir ülkenin yapı taşı gençleridir. O ülkeyi yıkmak istersen temelden başlayacaksın ki sana telsi olması kolay olsun.

Ortaokul mezuniyetine katılmama sebebim oldu sevdiğim bir büyüğümle yaptığım sohbet. Batının aramıza sinsice yerleştirdiği bir tuzak olarak görüyordu. Kendi çapımda bir araştırma yaptım ben de. Mezuniyetin Avrupa ülkeleri arasındaki karşılığı hayâ perdesinin ortadan kaldırılması olduğunu öğrenince hep karşı çıktım bu tür organizasyonlara.

Bizi ilk önce üreten bir toplumdan tüketen hale getirdiler. Sonrası kendiliğinden geldi. Şu anki eğitim sistemimizde ne yazık ki gençlerimize bilinç veremiyoruz. Aksine onları birer robot haline getiriyoruz. Düşünme yeteneklerini ellerinden alıyoruz hunharca. Düşünmeyen bir öğrenci araştırma da yapamaz. Olanla yetinir. Sabah ödev verirsin akşam eve gittiğinde ya ailesine yaptırır ya da bilgisayarda var olanı kopyalayıp yazdırır. Üstelik bunu yaparken çoğu zaman okumaz.

Bu durumda gençlerimiz mezuniyet tuzağında yer alan önlerindeki büyük tehlikeyi göremezler. Yeni bir kültürün inşa edilme sürecidir bu kutlamalar. Gençlerimiz farkında olmadan zina bataklığına sürüklenmektedir. Çünkü bu kültür bize Avrupai ülkelerden geçmiştir ve onlardaki kutlamanın tek amacı budur.

Ortaokul çağındaki öğrencilerin arasına sinsi bir yılan gibi sızan bu tuzağı görmeyenlerin sonu acı; ama söylemem lazım: felakettir. Ortaokul öğrencisi olan üç arkadaşla tanıştım. Pırıl pırıl üç delikanlı. Mezuniyet akşamına kadar her şey yolunda giderken o geceden sonra bambaşka insanlara dönüşmüşlerdi. Okulun sponsorluğunda bir şarkıcı getirilmişti geceye. Bir ilke de imza atılmıştı: Bir otelin salonu mekân olarak tutulmuştu. Organizasyon gecesine kadar aileler hep suskundu. Onlar için de bir ilk yaşanıyordu ve okul yönetimini destekliyorlardı. Ne de olsa çocukları her yıl mezun olmuyordu. Programın başlamasına yarım saat kala salonu dolduran aileler bir şokla karşılaşıyorlardı. Her masada içki şişeleri. Sözde ismini vermek istemeyen bir hayırseverin onlara ikramıydı bu. Yine ses çıkmamıştı. Aileleri asıl çıldırtan ve çocuklarını alıp oradan kaçıran ikinci olay ise birinci şokun üzerini örtmüştü. Konser verilene kadar içkiler hariç her şey gayet normal seyrinde devam ederken şarkının ortalarına gelindiğinde üç genç nedensiz bir şekilde soyunmaya başlamıştı. Kimse ne olduğunu anlayamadı. Yarı çıplak halde oldukları yerde düşüp bayıldılar. İşin aslı hastanede ortaya çıktı.

Düzenlenen mezuniyet ve verilen konserlerde maalesef her yıl binlerce gencimiz uçup gidiyor avuçlarımızdan. Onların bu hale gelmelerinin tek sorumlusu da biz büyükleriz. Yürüdükleri bu uzun yolda ellerinden tutmayıp onları koca bir karanlığın içine sürüklüyoruz. Halbuki yarınımızın geleceği olan gençlerimizi sahiplenerek onlara güzel bir mezun olma hediyesi verebiliriz. Geçmişte yaşadıkları şeyler hep acı değildi. Yer yer güldüler yer yer ağladılar. İyi günleri de oldu kötü günleri de. Bunu paylaşmanın en güzel yeri ailenin yanıdır. Boş bir salonda kameraların önünde çekindiğin fotoğraflar senin sahte yüzünün mutluluk maskesi takmış halidir.

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA