• Mardin10 °C
  • Diyarbakır2 °C
  • Batman4 °C
  • Şırnak6 °C
  • İstanbul2 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

BU VEBAL KİMİN?

08 Nisan 2025 Salı 11:07

Eskiden büyüklerimiz bize, büyüyünce ne olmak istiyorsun? Diye sorduklarında gözlerimizin içi güler ve o an kendimize hedef olarak ya öğretmenleri ya da doktorları seçerdik.

Mutluyduk!

Gelecekten umutluyduk.

Ya şimdi?

Henüz ilkokul çocukları bile karamsarlığın esiri olmuş. Normalde çocukluklarının keyfini çıkarmaları gerekirken ne yazık ki yetmişlik dedeler gibi sürekli düşünüyorlar.

Yanlış anlaşılmasın. Düşünmeye karşı değilim. Ama onların düşüncesini şekillendiren bizleriz. Bizim de ne olduğumuz malum. Siyasetle oturup siyasetle kalkıyoruz. Böyle bir atmosferde korkarım ilerde duyacağımız hikayeler şu şekilde olacaktır:

Her şey çocukluğumla başladı!

Ailemin tek çocuğuydum. Şımarık büyütüldüm. Her istediğimi aldılar. Rahat etmem için ellerinden gelen her şeyin en iyisini yapmaya çalıştılar.

Çocukken, hayat bana başka yüzünü gösterdi. Baba sevgisinden uzak, anne şefkatinden yoksun, televizyon başında, çizgi filmlerle büyüdüm.

Okula başladığım ilk gün, benim için özeldi. Sonraki günler ise hiç unutamayacağım kadar berbat.

Öğretmenin penceresinden bakamıyordum dışarıya. Benim dört duvarımdaysa hiçbir pencere yoktu. Okulu bırakırken, dışarıyı göremiyordum.

Hiçbir zaman samimi dostluklar kuramadım. Okulu terk ettikten sonra sokak hayatının uzattığı elden tuttum ve kollarında kayboldum.

Yaşım neredeyse yirmi beş. Ailem, içinde bulunduğum durumu kabullenmek istemediler. Dert, keder, sıkıntı… ömrü kısaltırmış, onu öğrendim.

Arkadaşın uzattığı ilk sigarayı hiç unutmam. Erkeklik! Damarımın kabardığı andı o an. Sonra paket taşımaya başladım. En çok gurur duyduğum an ise arkadaşın sigarasını kendi ellerimle yaktığım andı.

Sigaradan sonra içkiye başladım. Sigara, içki derken eroine de sıra geldi. Zaman aktıkça ben, daha da batıyordum.

Ömrüm, içki masalarında geçti. Sokak başlarında kızlara az laf atmadık. Onlarda karşılık veriyordu bazen. Bu bizi cesaretlendiriyor, daha da ileri gitmemize sebep oluyordu. Soyduğumuz mekân sayısını ise hatırlayamıyorum.

Şimdi yaşım altmış. Evlenmedim, hiçbir zaman. Bekârlık işime geliyordu. Arkadaşlarım vardı. Takıldıkları kızların kötü niyeti olmasa da kötü niyetli olandım ben. Sigara uzatırken bile onlara, kafamda binlerce şey olurdu. Onlarla olduğumdaysa hiç pişmanlık duymadım.

Ölüm hafiften kapıyı araladı gibi. Düşünmek, biraz geç oldu!

Ailem, iyiliğimi düşünürken aslında, beni de yaktılar kendilerini de. Ben çizgi filmlerden öğrendim dünyayı alaya almayı. Onlara karşı saygı göstermemem bundandı.

Sigara bir şey değildi; ama içki masaları, ömrümden ömür çaldı. Eroin, içinde bulunduğum durumu daha da çıkmaza sokmuştu.

Sokak başlarında beklerken arkadaşlarla, hiç düşünmüyorduk şimdi arkadaşın bacısı, annesi geçse ve biz de laf atsak sonun ne olacağını.

Zevk meselesiydi her şey. Düşünmeden peşinden koştuğum anlık zevkler. Oysa kâinat bu anlık zevkler için mi kurulmuştu? Aciz bir bedenle yeryüzünde halife olmaya layık olan ben miydim?

Halbuki bir dine de tabi olabilirdim. Günde beş defa kurtuluşa çağırırken beni Yaradan, ben kızların arkasından koştum. Mahşerde utanmadan, sıkılmadan nasıl çıkarım huzura.

Şimdi düşünüyorum da her şey koca bir hiçle başladı ve yine arafta sonlandı...

Okurken akla gelecek ilk şey, güzel hikaye olacaktır. Ama başta da söylediğim gibi çok yakın zamanda bu bizim geleceğimiz olacak.

Emin misin?

Yüzde yüz!

Geçen gün pazarda eski bir öğrencimi gördüm. Şu an son sınıf. Neden sınava hazırlanmıyorsun? Diye sorduğumda cevabı velisi verdi. Okuyup ne olacak hoca. Zaten istediklerine iş veriyorlar, istemediklerinin ise diplomasını iptal ediyorlar!

Bir şey diyemedim. Çünkü haklı. Ve bunu gittiğim her ortamda sıkılmadan anlatmaya devam edeceğim.

Şimdi bu veli çocuğunu çalıştırmaya getiriyorsa kesin kötüdür gibi bir düşünceye kapılmayın. Bu coğrafyada nefes alan herkes, ataları ve çocukları için yaşar. Onlar için ölümü göze alır. Gerekirse aç kalırlar ama çocklarını yine el üstünde tutarlar.

Tüm bunlara rağmen o çocuk pazara gelmişse bilin ki artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Velilerin umudu tamamen tükenmiştir.

Konuyu uzatmaya gerek yok. Durum ortada. Bu noktada elimizden gelen tek şey her gün bıkmadan usanmadan tekrar tekrar sormak: Bu vebal kimin? Belki vicdanları sızlar. Vesselam...

 

 

Bu yazı toplam 622 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2025 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA