• Mardin19 °C
  • Diyarbakır14 °C
  • Batman16 °C
  • Şırnak15 °C
  • İstanbul13 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

BENİ TÜRKLEŞTİREMEZSİNİZ!

23 Mayıs 2023 Salı 10:48

İçinde yer aldığımız bu oyunun maalesef ne senaryosunu okuduk ne de yönetmenini tanıyoruz. Bize verilen rolü sorgusuz sualsiz eksiz yapmaya çalışıyoruz hepsi bu!

Merak ediyorum, gencecik çocuklarımız hayatlarının baharında toprağa düşerken kalkıp onlara şehit diyerek sahneye çıkanların neden çocukları sürekli asker kaçağı ve çürük raporu almış oluyor?

Dikkat edin, müfredatını dahi yaptıkları eğitim sistemini beğenmeyip çocuklarını elin sözde kâfir ülkelerinde okumaya gönderiyorlar.

Din, Allah ile kul arasındadır. Ve yücelik takva iledir. Fakat yeni oluşturulan sistemde böyle bir şey yok. Allah sana isyan hakkını vermiş olabilir, ben vermiyorum modundalar. Allah ibadetini gizli yap diyor, ben ise her yaptığın namaz ve benzeri ibadette seni görmek istiyorum. Allah affedebilir ama ben affetmiyorum. İşin tuhaf yanı ne biliyor musunuz? İnsanlar Kuran’ı okumak yerine onları dinliyor. En basit örneğiyle kendileri altın klozete s.. kendi halkına aç kalın cenneti kazanın diyen krallar var bu dünyada.

Kendi menfaatleri uğruna halkın arasına kin ve nefret tohumu ekerek sürekli ötekileştiriyorlar insanları. Bugün dost olduklarıyla ters düşünce yarın düşman oluyorlar. Yarın düşman olduklarıyla çıkar ilişkisi üzerinden can ciğere bağlıyorlar. Zarar gören ise sadece garibanlar oluyor.

Hâlbuki yaşamaya çalıştığımız coğrafya, yeryüzünde en verimli yerlerden biri. Bu cennet vatanı yakıp yıkmaya çalışıyorlar. Herkes diken üzerinde. Ortadoğu’ya dönüşme korkusu sarmış dört bir tarafı. İyi de Ortadoğu neden bu kadar kötü?

Çünkü kimse özgür değil. Herkes yaşayan birer ölü. Öyle ki o cehennemden kurtulmak için yolda ölmeyi göze alıp Avrupa’ya kaçıyorlar. Garibanlar açlıktan ölürken birileri de her şeyi tek başlarına sömürüyor.

İnsanoğlunun öyle bir iştahı var ki gözleri asla doymak bilmez. Ortalama 80-90 yıllık ömrüne tüm dünyayı sığdırmak ister. Hadi diyelim bunu başardı. Eminim bu defa uzaya yönelir ve orayı sömürmeye çalışır.

Peki, sonra ne olur?

Diğer çevresel etkenlerden başına gelenleri es geçiyorum, ya bir gece yatağında beyin kanaması geçirir ya da yedikleri dokunur kalp krizinden gider. Geriye koca bir hiçlik kalır.

Burada da umut devreye giriyor. Yok, ahiret var orada şöyle olur da böyle olur da. İyi şeyler yapan cennete gider kötü şeyler yapan ise cehenneme. Yani her halükarda silinip gidiyorsun yeryüzünden.

Konu farklı yerlere sıçramasın diye burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Zira insanların konuşmadıklarını montajlayıp yayan sözde Müslümanlar da okuyacaktır bu yazıyı. İnanç kısmına bir diyeceğim yok. Ben sadece toplumun psikolojik tarafına değiniyorum. (Katrilyonda bir de olsa) diğer tarafta var olan cenneti arzulayanlar, kendilerine reva gördükleriyle bu tarafta cehennemi yaşıyorlar. Ve yine aynı şekilde diğer tarafta cehennemde cayır cayır yanacak olanlar bu tarafta cennetteler. Neden bir insan her iki tarafta da cenneti yaşayamasın? Çünkü olmak için pişmek gerekiyor falan filan görüşündeler. Dediğim gibi inanç kısmına bir diyeceğim yok. Öküze tapan da var puta tapan da. Bu kendilerini bağlar ve benim alanıma tesir etmedikleri sürece ben kendilerine saygı gösteririm.

Asıl konumuza dönecek olursak, inancınız ne olursa olsun veya inanmayanlardan da olabilirsiniz, herkes günü geldiğinde yeryüzünden silinip gideceğini biliyor.

O zaman neden kimseye yar olmayacak şeyler için birbirimizi katlediyoruz?

Zilan, Madımak ve daha nice katliamlar neden yaşandı?

Şurası net: Geçmişimizle yüzleşmeliyiz. Fakat aynı hataları yapmak için değil, ülkede huzuru ve mutluluğu kalıcı hale getirmek için bunu yapmalıyız.

İçinde bulunduğumuz ana bakınca böyle bir şeyin mümkün olmadığını görürüz. Lakin insanoğlunun, imkansız dediğimiz şeylerin üstesinden zor da olsa gelebildiğine tarih birçok defa şahitlik etmiştir.

Peki, nasıl?

Kürtçe’de bir söz var: “Şêr şêre, çi jine, çi mêre (Aslan aslandır. Ha dişi ha erkek). Bu kısımda ben Atatürk’e katılıyorum. Kadınların baskılanan gücüne şahit olmuş ve onları hayatın her alanında görmek adına adımlar atmıştır. Bana göre huzurun sağlanmasında rol alacak kesim, uçkurunun peşinden gidip çocuk-kadın fark etmeksizin katleden erkekler olmayacaktır.

Ben bir Kürdüm. Beni Türkleştiremezsiniz. Ve bu topraklarda yaşayan her vatandaş kadar da Türküm. Irk aidiyetine bağlı olmadan.

Geçmişte yaşananlar, şüphesiz içimizi yakan bir yaradır. Bununla yüzleşip düzeltmek yerine sürekli aynı şeyleri tekrarlamaya çalışıyoruz.

Bunun kime ne faydası var?

Maalesef erkeklerin faşist olanı olduğu gibi makam mevki için herkesi ateşe atabilecek olanları da var. Bu yüzden sürekli kendilerine uydurdukları bir kırmızı çizgiden bahsederler. Yeri geldiğinde de onu çiğneyip bir kenara atarlar. Fakat kadınlar öyle değiller. Onlar istiyor ki ne kendi ciğerleri yansın ne de başkasınınki kül olsun.

Türkler Anadolu’ya 1071’de ayak bastı. Yaklaşık bin yıldır bu topraklarda beraber ömür tüketiyoruz. Zaman zaman kötü şeyler yaşanmıştır. Yine de bin yıl kaynaşmak, kültür paylaşımında bulunmak, bir arada yaşamak az bir şey değildir.

Tarihe baktığımızda karşımıza çıkanları düzeltmek yerine; ırk, dil, din üzerinden sürekli birbirimize saldırıyoruz. Millet uzayda yeni yaşam formları ararken biz, içine girdiğimiz bu kısır döngüden çıkmak yerine adeta bütün kapıları kapatıyoruz. Yaktığımız her ateş, biz dahi çevremizde bulunan her şeyi yakıp kül ediyor.

Atalarımızın yaptıkları, şüphesiz bu günümüzü etkiliyor. Bizim yapacaklarımız da yarın gelecek olan çocuklarımızı etkileyecek. Miras olarak; Silah, kan, vahşet, huzursuz bir vatan, düşmanlıklar bırakmak istemiyorum. Gençlerimiz mutluluğu başka topraklarda aramasın.

Dediğim gibi geçmişte yaşananların, bir kesim hariç, kimseye bir faydasının dokunmadığını gördük. Bu kesim kandan ve kaostan beslendiği için sürekli yeni düşmanlıklar yaratmaya çalışacaktır elbet. Önemli olan burada bizim ne yapacağımızdır.

Ya bir birbirimizi boğazlamaya devam edip onların koltuğunu sağlamlaştırırız ya da amasız fakatsız tüm düşmanlıkları bitirip ülkede huzuru sağlarız.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, bunun tek oluru kadınlardır. Kadın; yeri gelince ana olur yeri gelince vatan. Ve her ikisinde de asla huzursuzluğun olmasını istemezler. Yalnız bireysel çabalar toplumsal hareketlere dönüşmediği sürece hiçbir başarı elde edilemez.

Ülkede var olan tüm kadınlar artık bu işe karışmalıdır. Hiçbir anne babanın yüreği yanmasın. Çocuklar mezar başlarında ağlamasın. Eşler dul kalmasın. Yarınlarımız uçup gitmesin. Zalimin zulmü için kimse piyon olmasın…

Biliyorum, yukarıda söylediklerimden dolayı her yerden saldıracak kişiler olacak. Bir kesim kadını köleleştirmek istediği için neden kadınlara bu çağrıda bulunduğumu topa tutacak. Diğerleri ırk üzerinden saldıracak. Bazı Kürtler beni hain olmakla suçlayacaklar, bazı Türkler ise terörist. Aklıselim bir duruşla söylediklerimi oturup düşünmek yerine, içlerindeki karanlığa yenik düşüp boş boş konuşanlara elbette en güzel şekilde sessiz kalarak cevap vereceğim. Çünkü beni düzeltmek için eleştirmeyeceklerinden eminim.

Ülkenin birlik ve beraberliğine, kardeşliğine, huzuruna, barışına katkıda bulunmak isteyenlerin eleştirileri baş göz üstüne. Ötekileştirmenin, ayrıştırmanın, yeni düşmanlıkların yaratılmadığı güzel günlerde buluşmak dileğiyle. Kalın sağlıcakla…

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA