Ey müjdelenen şehir!
Ey rüyaları süsleyen sevda!
Kıyılarında üzgün, üzgün dolaşıyorum.
Sokakların, denizlerin yorgun,
Beton fırtınaları ruhunu almış,
Martıların ağlama sesleri,
Bizi can evinden vuruyor.
Yeditepende meydan okuyan
Camilerin, sarayların, eserlerin
Kızgın, kızgın bakıyor.
Artık yeter! artık yeter, artık yeter!
Ufkuma, geleceğime
Perde olmayın diye bağırıyor.
Ne ara bu hale geldik?
Bu pervasızlık, vicdansızlık ve hırs
Ruhumuzu, yüreğimizi dağlıyor.
Lale, sümbül, menekşen
Boynu bükük duruyor.
Meydanlarını süsleyen
Selvi, söğüt, salkımlar
Rüzgarlara küsmüş,
Üzgün üzgün bakıyor.
Erguvan, meşe, manolyan
Meltem,poyraz diye yakarıyor.
Sokakların insan seli
Bilinmez caddelere akıyor.
Kimi üzgün, kimi garip,
kimi mutsuz,kimi umutsuz
Gözü doymaz, ruhu aç oburların
Bitmez İştahı; geleceğini
Geleceğimizi çalıyor.
Heyhat, heyhat, Heyhat!
Görmek istemeyen körler gibi
Başarısızlığı başardık.
İki kıtanın gerdanlığı,
İlim, irfan ve medeniyet kapısı,
Milletimin gelecek umudunu,
Günden güne bitirdik.