- Mardin6 °C
- Diyarbakır1 °C
- Batman-1 °C
- Şırnak4 °C
- İstanbul10 °C
- Uzman Dr. Karaağaç: Bulunduğunuz ortamları havalandırın
- Aneminin sebepleri ve tedavi yöntemleri
- Kalp krizi geçirme olasılığı sabahları daha yüksek oluyor!
- Uzman Diyetisyen Korkmaz: Diyabete karşı sağlıklı ve dengeli beslenin
- Profesör Doktor Küçükler: Diyabet hayati organlara zarar verebilir
- Obezite çocuklarda hipertansiyon riskini artırıyor!
- "Akciğer kanserinden korunmada egzersiz önemli"
- Çocuklarda iştahsızlık neden oluyor?
- Ebeveynler, kreş ve anaokulu yöneticileri dikkat! Salgın kapıda
- Zatürre hastalığı nedir, belirtileri nelerdir?
- Havaların soğuduğu bu günlerde gribal ve viral enfeksiyonlara dikkat!
- Boğulan soba zehirliyor!
- Çocuklarda dikkat dağınıklığı ve asabiyete dikkat!
- Kış aylarında cilt kuruluklarına dikkat!
- Çocuklarda zeka gelişimi için omega 3 neden önemli?
- Akciğer kanseri hakkında bilinmesi gerekenler
- Kasıktan dize doğru yayılan ağrıya dikkat!
- Bu etkenler migreni tetikliyor!
- Diz ekleminden gelen sese dikkat !
- Çocuklarda topallamaya dikkat!
- Tahammülsüzlüğü tetikleyen nedenlere dikkat!
- Bebeklerin kendi kendine beslenmeyi desteklemenin önemi
- Uzmanlar uyarıyor: Çocuklarda böbrek taşı belirtilerine dikkat!
- Oto tamir ustaları: Bakımları zamanında yaparak araçlarınızın ömrünü uzatın
- Öğretmenlik Meslek Kanunuyla elde edilen kazanımlar neler oldu, neler değişecek?
- Kombi bakım uzmanları: Zamanında yapılan bakım, kombinin ömrünü uzatır
- Bebeklerde depresyon olur mu?
- 3 yaşından sonra hala çoğu sesi yanlış çıkarıyorsa dikkat!
- Uzmanlardan kış aylarında el hijyeni uyarısı
- Diz ekleminden gelen sese dikkat !
- 11:07 - Mezopotamya’nın Bacasız Fabrikası MAÜ’de Masaya Yatırılacak
- 11:35 - MAÜ Öğrencileri Şampiyonluklarıyla Gururlandırdı
- 09:18 - Şırnak'ta kar nedeniyle kapanan yollar açıldı
- 09:17 - Şırnak'ta ŞAFAK projesi tanıtıldı
- 09:17 - Şırnak’ta düzenlenen operasyonda 30 şüpheli gözaltına alındı
- 09:16 - Şanlıurfa'da su kesintisi uyarısı
- 09:15 - HÜDA PAR Şanlıurfa İl Gençlik Kolları’ndan fidan dikme programı
- 09:14 - Bakan Yumaklı, TİGEM Ceylanpınar işletmesinde incelemelerde bulundu
- 09:13 - Siirt Üniversitesi'nde "Semerkand ve Buhara seyahat notları" paneli düzenlendi
- 09:12 - Siirt Üniversitesi’nde "Yeşil ufuklar" paneli düzenlendi
- 09:11 - İlahiyatçı-Yazar Yaman: Bugün sahabe ahlakına her şeyden daha fazla ihtiyacımız var
- 09:10 - Kalıp ustaları: Kışın kötü hava koşullarında pek fazla çalışamıyoruz
- 09:09 - Mardin’de ham petrol yüklü tanker devrildi: 1 yaralı
- 09:07 - Mardin’de yetim ve muhtaçlar yararına kermes düzenliyor
- 09:06 - Mardin’de SMA hastası Aziz bebek için yardım kampanyası
Yusuf BEĞTAŞ / Yazar
İçsel Sıcaklık ve Başarı
Yaz mevsiminin normalin üzerinde seyreden sıcaklığıyla iç içe olduğumuz bu günlerde ‘‘iş, insanın aynasıdır’’ ve ‘‘yoldan giden yorulmaz’’ diyen veciz sözleri hatırlamak/hatırlatmak, dış dünyamızın serinlemesine neden olabilir. Bir nebze de olsa, buna yani dışsal dünyamızın serinlemesine katkı sunabilmenin sorumluluğu ve hissiyatıyla bu yazıyı yazıyorum.
Gerçek yaşam, gözükmeyen ama var olan ruhani yasalara göre şekilleniyor. Çünkü insan iç dünyasını neyle beslerse kendisi ona dönüşür. Asil zenginlik gönül zenginliğidir. İnsanın en büyük serveti de ahlaki tutarlılığı önceleyen donanımlarıdır. İyiliği gözeten bilgiye/bilgeliğe olan yatırımıdır.
Hukuksal yasayı/yasaları bilmemek hâkim karşısında nasıl özür kabul edilmiyorsa, gerçek yaşamı şekillendiren ilahi gerçeklerin/ruhsal yasaların farkındalık eksikliği de hiç kimse için özür değildir. Mazeret gerekçesi değildir. Bu farkındalık eksikliği yaşamdaki her şeyimize etki yapar. Bu farkındalığın eksikliğine varmak, bize iyi gelen bir uğraşın içine dalmamıza ve orada derinleşmemize neden olur. Ruhumuzu gündelik hayatın tozlarından temizleyen bu uğraş, çok iyi bir meşguliyettir. Bu meşguliyet bizi iyileştirir, geliştirir. İleriye taşır. Derinlik ve olgunluk kazandırır. Öbür türlü (yani ruhsal yasaları bilmemek) debelenme ve oyalanmadır. Bu da devamlı enerjimizi tüketir. Sağlığımızı bozar. Bizi hep geride bırakır.
Fiziksel dış dünya (dışarı) soğuk olunca, ruhsal iç dünya (içeri) sıcak olmalıdır. Sıcak tutulmalıdır. İç dünyayı ısıtmanın ve ışıtmanın farklı yolları var. Bunlardan birisi insanın kendi gerçekliğinin farkına varabilmesidir/varmasıdır. Hem kendine, hem hayata hakikatin ışığıyla bakabilmesidir/bakmasıdır. Bunu başarabilen insan, kendi iç dünyasının soğukluğunu daha rahat bir şekilde ısıtabilmekte ve ışıtabilmektedir.
İngiliz siyasetçisi Benjamin Disraeli’nin bu bağlamda meramı dile getiren şu sözü derin anlamlar içerir: ''Bir insana yapabileceğin en büyük iyilik, ona kendi sahip olduklarınızı değil, ona sahip olduğu şeyleri keşfetmesini ve açığa çıkarmasını sağlamaktır.’’
Bir Hint atasözü de sosyal konum ve insani haller bağlamında şöyle der: ‘‘Diğer bir insandan üstün olmanın hiçbir soylu tarafı yoktur. Gerçek soyluluk daha önceki halinden üstün olmaktır.’’
Çünkü insanı ayakta tutan içsel mana dünyasıdır. Bu dünyadaki sevgi, saygı, ışık, bilgi, farkındalık, aydınlık, ahlak, erdem, monolog, diyalog, iletişim, etkileşim insanın yaşamında çok belirleyicidir. Bu dünyanın fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal odaları azim ve kararlılığın disiplinleriyle havalandırılırsa, irade gücüyle ışıklandırılırsa, özgünlük ve özgürlük yaşam bulur. Özdenetim ruhu güçlenir. Hayat bulur. Nefes alır. Bu da, gerekli emek ve çabalardan sonra, insana arzuladığı başarının kapılarını aralamaktadır.
Dışarının soğuğuyla (sorunlarıyla) mücadele etmeyi yoldaşlarımızla bir yere kadar sürdürebiliriz. Yoldaşlarımızın bir gün bizi terk edeceğini kendimize hatırlatırsak, bu ihtimali aklımızdan çıkarmazsak, kendimizi buna göre yetiştirirsek/hazırlarsak, hayal kırıklığı yaşamaz, soğuklarla, sorunlarla daha iyi başa çıkabiliriz. Onları daha rahat pozitife dönüştürebiliriz. Çünkü dal bir gün kırılabilir. İnsanı yere düşürmeyecek olan kendi kanatlarıdır. İçsel dünyanın sıcaklığıdır. İçsel donanımlarıdır.
İnsana ilham olacak ve yaptığı bütün yolculukların aslında kendisine olan yolculuğu olduğunu fark ettirecek Simurg'un hikâyesini bilir misiniz?
Bu çok anlamlı hikâyeyi alıntılayarak aktarmanın büyük fayda sağlayacağına inanıyorum:
"Efsaneye göre, kuşların hayran olduğu ve bütün kuşların hükümdarı olan Simurg kuşu, Kafdağı'nın zirvesinde yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bütün kuşlar Simurg'un bilgeliğine inanır, işler ters gittiğinde ise Simurg'un kendilerini kurtaracağını düşünüp onu beklerlermiş.
Fakat gariptir ki hiçbir kuş bu Simurg kuşunu daha önce görmemiş. Simurg hiçbir yerde görünmeyince diğer kuşlar da iyice umudunu kesmişler.
Ta ki kuşlardan biri uzak bir ülkede Simurgʻun kanadından bir tüy bulana kadar. Tüyü bulduktan sonra Simurgʻun varlığına inanan bütün kuşlar, Simurg'u bulmaya ve yolunda gitmeyen şeyler için ondan yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Kaf Dağı'na ulaşmak için yedi dipsiz ve zor vadiyi geçmeleri gerekiyormuş. Bu yedi vadiyi geçmesi o kadar zormuş ki, bir sürü kuş bu yolda kaybolmuş.
Birinci vadi, kuşların isteyeceği her şeyin olduğu “İstek Vadisi'.
Kuşlar burada istediği her şeyin sahibi olabilmenin büyüsüne kapılmış ve kaybolmuş.
İkinci vadi, kuşların gözlerinin sisle kaplandığı ve gördükleri şekilleri birer sülün veya kuğu sandıkları Aşk Vadisi.
Burada birçok kuş, gördükleri sülünlerin ve kuğuların güzelliğine kapılmışlar ve bir sürü kayıp vermişler.
Üçüncü vadi, her şeyin gözlerine güzel göründüğü Cehalet Vadisi.
Buradan geçerlerken bazı kuşları bir vurdumduymazlık almış. Bu kuşlar hiçbir şeyi önemsememeye başlamış, önemsemedikçe düşünmemiş, düşünmedikçe unutmuşlar. Uğruna yola çıktıkları Simurg`u bile unutmuşlar. Bu vadiden geçerken de epey bir kayıp vermişler.
Dördüncü vadi, gittikleri yolun amaçsız ve anlamsız olduğunu düşündükleri İnançsızlık Vadisi.
Bazı kuşlar burada Simurg'u bulamayacaklarını ve bu yolda boş yere öleceklerini düşünmeye başlamışlar. O kadar yolu boşuna gittiklerini düşünüp geri dönmüşler.
Yine kayıp vermişler.
Beşinci vadi, kendilerini yalnız hissettikleri Yalnızlık Vadisi.
Bazı kuşlar ise tam bu vadiden geçerken kendilerini yalnız hissetmeye başlamış ve kendi başlarına hareket eden yollarını kaybetmişler. Kendileri için avlanmaya gidip büyük hayvanlara yem olmuşlar. Burada da kayıp vermişler.
Altıncı vadi, Simurg hakkında yayılan söylentilerin dolandığı Dedikodu Vadisi’ymiş.
Yolculuk esnasında en arkadaki kuştan en öndeki kuşa doğru bir dedikodu almış başını gitmiş. Simurg'un aslında olmadığını, yalnızca bir rivayetten ibaret olduğunu ve gitmelerinin anlamsız olduğunu düşünmüşler, yollarından vazgeçip geri dönmüşler. Bu vadide de epey bir sayıları eksilmiş ve kayıp vermişler.
Yedinci vadi ise Ben Vadisi’ymiş.
Bu vadiye geldikleri sırada her kuş ayrı telden çalmaya başlamış. Biri diğerinin kanadını beğenmemiş, diğeri her şeyi bildiğini iddia etmeye başlayıp yanlış yolda gittiklerini söylemiş. Hepsi farklı bir şey söylemiş ve kendi söylediği şeylerin doğru olduğunu kabul ettirmeye ve lider olmaya çalışmış. Bu vadiyi geçene kadar bencillikleri yüzünden en öne geçmek için birbirlerini ezip durmuşlar. Burada da kayıp vermişler.
Kayıp vere vere nihayet Kafdağı'na varmışlar ancak geriye yalnızca otuz kuş kalmış. Geçilmesi zor vadileri aşabilen bu otuz kuş yuvaya vardıklarında işin sırrını çözmüşler. Gittikleri yerde Simurg kuşu yokmuş.
Peki gerçekten var mıydı böyle bir kuş? Ya da boşuna mı çekmişlerdi onca eziyeti? Peki, bir inat uğruna mı kurban gittiler? Hayır.
Aradıkları Simurg kuşu kendileriymiş...
Farsça da 'si' otuz, 'murgʻise kuş demekmiş. Yolculuğun sonuna gelen bu otuz kuş aslında aradıkları şeyin ta kendisi/kendileri olduğunu öğrenmiş.”
Bu hikâye, aslında tam olarak bizi anlatıyor. Hayatımızın merkezine iniyor.
Başımıza bir şey geldiğinde bir başkasını değil, kendimizi aramalıyız ve kendimizi bulmalıyız. Başkasından değil, kendimizden medet ummalıyız.
Bunların bilincini hatırlatmak ve yaşam yolculuğunda bunun farkındalığını akılda tutmakta yarar görüyorum.
Ünlü yazar Paulo Coelho’nun dediği gibi: ‘‘Giden sizin için çok değerli de olsa, kapıyı örtün ki; içeride kalanlar üşümesin.’’
… Ve insanı değerlendirirken şöyle devam ediyor; ‘‘Yanlış insanlar zaman kaybı değil, doğru insanı algılamak için birer öğretmendir.’’
Evet, yarınlarımızın daha doyumlu ve anlamlı olmasını istiyorsak, gereken dersleri ve tecrübeleri edindikten sonra, dünü eşelenmiş toprağa gömmeliyiz. Gömmeliyiz ki, o yarınlar daha çok çiçeklensin. Daha çok çiçek açsın. O denli ki, bahar olsun. Ve herkes neşelenmenin ve şenlenmenin tadını çıkarsın!
Yusuf Beğtaş
- Yorum Ekle
- Arkadaşına Gönder
- Yazdır
- Yukarı
- Mezopotamya’nın Bacasız Fabrikası MAÜ’de Masaya Yatırılacak
- Yılın son MGK toplantısı yarın Beştepe'de yapılacak
- Vicdan Gemisi'nin Gazze'ye gidişine izin verilmesi için yürüyüş gerçekleştirildi
- Trafik denetimlerinde bir haftada 452 bin sürücü ve araca işlem yapıldı
- 8 milyon lira vurgun yapan dolandırıcılara operasyon
Midyat’ta Sinema ve Kütüphane Günleri
Akın Akın Midyat'a geliyorlar
ÖMERLİ'NİN MAHSARTE TÜM RENKLERİ, GÜZELLİKLERİ, EL SANATLARI, YÖRESEL ÜRÜNLERİ, TARİHİ SOKAKLARI
Ömerli Belediyesi ev spor kompleksinin inşaatına başladı
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA