• Mardin19 °C
  • Diyarbakır14 °C
  • Batman16 °C
  • Şırnak15 °C
  • İstanbul13 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ÖĞRETMEN

14 Haziran 2023 Çarşamba 09:12

İnançlı inançsız herkesin saygı gösterdiği bir sözle, Hazreti Ali’nin sözüyle başlamak istiyorum yazıma: Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.

İlkokula giderken her çocuk gibi ben de, eti senin kemiği benim problemiyle karşılaştım. O zamanlar belki küçüklüğümüzden belki de aklımızın yetememezliğinden bilemiyorum, bu cümleyi onur kırıcı olarak görürdük. Bir gün geçtim babamın karşısına ve sordum. Ben küçükken neden böyle söyleyerek beni rencide ettiğini çok merak ediyordum. Verdiği cevap, eğitim ve bilime olan bakış açımızın net göstergesiydi.

“Senin ailedeki yerin faklı. Hep el üstünde tutuldun. Ve şımarık bir çocuk olarak büyüdün. Her istediğini yaptık. Okula giderken aynı tavırları sergileyip öğretmenine saygısızlık yapma diye önünde söyledim bu sözü. Öğretmene karşı hata yaparken bizim desteğimizi arkanda hissedersen pişmanlık duymazsın. Bu desteği hayal gücünde yok etmek için yaptım bunu.”

Diğerlerini bilmiyorum fakat bende gerçekten işe yaramıştı. Öğretmenlerime karşı hala saygı gösterip ara ara hal hatır sormak için kendilerini rahatsız ederim.

Eğitim ve bilime olan saygı o günlerden günümüze nasıl evrim geçirerek geldi?

Aslında aradan asırlar geçmedi. Bahsettiğim öğrencilik yılları, yüksek lisansı saymıyorum, 2016 yıllarıydı. Yani tüm her şey başta bu kadar belirgin olmasa da son yedi yıl içinde olup bitti.

İlk önce siyasiler çıktı sahneye. Öğretmenler, yıl içindeki tatiller yetmiyormuş gibi dokuz ay çalışıp üç ay tatil yaparak oturdukları yerden bedava maaş alıyorlar. Ve bu söylem toplum arasında bir anda karşılık buldu.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Öğretmenlerden çok sayıda talep gelince ilk önce onların sıkıntılarıyla başladık. Lakin siyasilerin söylemlerinin karşılık bulduğu toplumun arasında diğer mesleklerden insanların olmadığını söyleyemem. Hep beraber güzel günler geçirmek yerine benim şartlarım kötü onunki neden iyi derdine düşmüşler. Yani iyilik istemek yerine ayrı kötülüğü karşıdaki için de arzu ediyorlar. Parantezi kapatmadan tekrar edeyim. Mesleklerle ilgili söylediğim bu sözler sadece bazı şahıslar için geçerli. Diğerleri üzerlerine alınmasın lütfen.

Toplumda karşılık bulduktan sonra artık toplum da öğretmenlere olan sevgi ve saygıyı düşürmeye başladı. Normalde öğretmenlerin tek görevi çocuklara mesai saatlerinde dersi olduğu vakitlerde gidip bir şeyler öğretmek. Ama ne okul ne de öğrencilerin koşulları buna uygun olmadığı için öğretmenlerimiz ekstra zaman harcayarak, bazen teneffüs aralarında bazen eve giderken ve bazen de tatillerde ödevler hazırlayıp çocuklara yardımcı olmak isterler. Aslında bir teşekkür kadar basit bir kelimeyi dahi karşılık olarak beklemezler. Lakin teşekkür etmek yerine zaten onun görevi bu, algısı yerleşmiş zihinlere.

Gözden kaçırdıkları bir noktayı yazmadan geçemeyeceğim. Öğretmen bazen okuldaki sınıfları yıkayan hademe, duvarları rengarenk şekillendiren boyacı, çocukların dertleriyle dertlenen anne baba ve bazen de hastalıkta bile öğrencileri derslerden geri kalmasın diye yatak döşek dinlenmesi gerekirken o halde okula giden bir kahramandır.

Söyleyecek, anlatacak çok şey var. Ama sizin zamanınızı daha fazla almamak adına başlıklar halinde özetleyip bitirelim bu yazımızı:

Mesleki saygınlık zedelendi!

Yukarıda bahsettiğimiz neden başta olmak üzere öğretmenlere karşı artık gözle görülür bir saygı yok.

Öğrencilere göre bilgi, öğretmen tarafından mucizevi bir şekilde kendilerinin hafızasına yerleştirilmeli. Velilere göre gece gündüz çalışıp emanet ettikleri çocuklarına hem ana hem baba hem de koruyucu olmalılar. Bu yüzden okulların hiçbir zaman tatil olmasını istemezler. Bunu söyleyeceğim için umarım soruşturma açmazlar ama maalesef bakanlık da öğrenci ve velilerden farklı düşünmüyor. Her gelen bakan yeni bir uygulama getirip öğretmenlerin “kendilerine göre geçen boş zaman”ı değerlendirmek için ya seminer ya da toplantılar koyarak sözde öğretmen verimliliğini arttırmaya çalışıyorlar. Hâlbuki öğretmenlere hak ettikleri saygıyı gösterseler ne sınavlara gerek kalır ne de ekstra bir uğraşa.

Ekonomik şartlar yetersiz!

Öğretmenlerin üç aylık tatiline kafayı takanlar, buna gösterdikleri ilginin binde birini onların ne zorluklarda ders verdiklerinden habersizler.

Eğitim sisteminde herkes aynı kaynağa bağlı olarak çalışıyor. Yapılan sınavlar buna göre hazırlanıyor diye düşünebilirsiniz. Ne yazık ki öyle değil. Bakanlığın dağıttığı kitaplar sadece dersi geçirmek için işe yarar. Onun dışında öğrencinin iyi bir not alabilmesi için yapılan harcamaların hepsi öğretmenin sırtındadır. Buna bile bakanlık el atarak öğrencilerden yardımcı kaynak paralarını ve kitaplarını almalarını yasakladı. Ama koleje giden öğrenci ile Anadolu’nun masum köylüsünün öğrencisinin bir olmadığını hesap edemedi.

Aldıkları maaşlar asgari ücretin biraz üzerinde. Fakat gittikleri yerlerde kimse bunlar öğretmen başka gelirleri olmadığı için kirayı düşük alayım demiyor. Hatta bazen köy okulları denk geliyor. Köyde kalsan bir dert, kalmayıp servis tutsan ayrı dert, kalmayıp servis de yoksa apayrı dert. Toplum o kadar kutuplaştırıldı ki eminim şimdi neden köyü beğenmiyor eleştirisi getirirler. Hemen cevap verelim. Sizin çocuklarınız için. Köyde kalsa internet yok. Sizin gibi tarla ekip biçmiyor alışveriş için yine merkeze gitmesi gerekiyor. Bunlar dışında neredeyse her ay yapılan toplantılar, ilçe müdürlüklere teslim edilecek belgeler ve daha birçok ıvır zıvır var. Kısacası tüm bunlar öğretmenin sırtında yük ve çözüm adına atılmış bir adım yok.

Veli ve öğrenci profili değişti!

Yine girişte değindiğimiz bir konu. Artık öğrenci ve veliler eskisi gibi öğretmene karşı saygılı değiller. Okula gelen bir öğrenci, daha önce başıma geldiği için buraya eklemenin faydalı olacağını düşünüyorum, medrese ve benzeri diğer amaçlarla yol alıyorsa hiç kimseye karşı bir saygı göstermez. Dersle okulla alakası olmayan öğrencimi kenara çekip konuştum. Medreseye gideceğim için dersleri dinlemeye gerek olmadığını söyledi. Ailesini okula çağırdım. Şahsen öğrenci veliden daha saygılıydı. Gözlerimin içine bakan veli, çocuğu mecburiyetten okula gönderdiğini ve diplomasını verip mezun ettikten sonra medreseye göndereceklerinin altını çizdi.

Öğrencinin başarısızlığı tahmin edin kime yüklenir? Tabi ki öğretmene. Öğretmen elinden geleni yapmasına rağmen en ufak bir başarısızlıkta hemen fatura öğretmene kesilir. Veliler bir yandan şikayetçi olur öğrenciler diğer yandan. Zaten öğretmenlik mesleği o kadar korumasız bırakılmış ki bir yönetici veli kalkıp okulun bahçesinde öğretmeni tokatlayıp hakaret etse bile hiçbir yaptırıma uğramadan konu kapatılır.

Siyasi kadrolaşma ve artan baskılar!

Bir öğretmen olarak bunu söylemekten utanç duyuyorum. Bazı arkadaşlar sırf kadroda yükselmek için çeşitli sendikaların kapılarını çalıp oraya üye oluyorlar. Bunlar beraberinde baskı ve mobingi de getiriyor. Tarafıma gelen birebirde çok şikayet var. Hepsini harmanlayıp bir cümlede vermeye çalışayım. Yeni atanan öğretmenler ve yöneticilerle sıkıntı yaşayan kimi öğretmenler, karşı tarafın haksızlığına rağmen ceza almaktan çekindikleri için susmayı tercih ediyorlar.

Yıl olmuş 2023. Hala böyle şeyler dile getiriliyorsa en büyük ayıp bizlerindir. Çünkü oturduğumuz makam koltuğu, ne bizim ne de babamızın malı. Emaneten oraya geçip vatana ve millete hizmet için yetkilendiriliyoruz. Acı olan, o makamdan hiç kalkmayacakmışız gibi hareketlerde bulunmamız.

Değişen eğitim politikaları ve bakanlığın tavrı!

22 yıldır tek bir iktidar yönetiyor ülkeyi. Fakat ne zaman bir bakan değişse hemen kendinden önceki bakanın yaptıklarını değiştirir. Yapılanlar yanlışsa neden bakanlık değişmeden yeni gelen arkadaşlar fikir belirtmez bilmiyorum. Ama burada hem öğretmenler hem de öğrenciler mağdur ediliyor. Umarım daha istikrarlı bir yol izlenmeye başlanır.

Bir diğer konuda öğretmenlerin tüm planlarını, tatillerini mahveden ve ekstra maliyet çıkaran tayin dönemleri. Okullar tatil olduktan sonra öğretmene tanınan tayin hakkı okullar kapanmadan yapılsa ne eksilir mesela?

Ne eksiliri bilmiyorum ama zararlarına kısaca değineyim. İlk önce öğretmen nerede boşluk olacağını bilmediği için kendisine üstün körü bir yol haritası çizer. Sonra tayin dönemi gelince başvuruda bulunur. Bu arada eski evini boşaltmamış olması gerekir. Tayin gerçekleşmezse oraya geri dönecektir ki bu artı bir maliyet demek. Diyelim ki tayin gerçekleşti. Tatili yarıda bırakıp ev araması gerekir. Okullardan sonraya bırakılan tayin öğretmeni gerçekten büyük mağdur ediyor.

Sendikalar yeterli çalışmaları yürütemiyorlar!

Bir örnek üzerinden bu maddeye değineyim. Zira sendikalar maşallah hiç kendilerine toz kondurmuyorlar. Bu yüzden onlarla polemiğe girmek istemem.

Geçenlerde promosyon görüşmeleri yapıldı. Öğretmenlere 8.500 TL. verildi. Halbuki bazı bankalar emeklilere 10 bin verdiler. Yani aldıkları promosyon, emeklilerin aldığının altında kaldı. Görüştüğüm bazı sendika üyeleri beni hayrette bıraktı. Normalde daha düşük verilecekti de bunu aldıklarına şükretsinler. Sendikalar olmasa bu ücreti de alamayabilirlermiş. Diyecek bir şey yok. bu başarıdan dolayı kendilerini tebrik ediyorum.

Ücretli öğretmenlik!

Herkes asgari ücretin ne kadar yetersiz olduğundan şikâyetçidir. Lakin asgari ücretin altında bir meblağın bazı öğretmenlere verildiğini bilmezler.

Yanlış duymadınız. Ücretli öğretmenlik yapan biri, girdiği ders başına ücret alır. Normal kadrolu bir öğretmen gibi derslere girer. Öğrencilerle ilgilenir. Kimi yerlerde nöbet de tutar ama ücret almaz. Ne yazık ki ders başına ücret aldığı için derse girmediği günlerde sigortası yatmaz. Derse girdiği günlerde yarım sigorta yatar. Zorunlu ihtiyaç olmadığı sürece sınavlarda görev alamaz. Otuz saatin üzerinde derse giremez.

Yukarıdakilerin dışında daha birçok ayrıntı var. Hepsini özetlemeye çalıştık. Şimdi bunlar neden yaşanıyor bir paragrafta açıklamaya çalışalım.

Kimilerine göre bakanlık öğretmenlere gereken desteği vermiyor kimilerine göre toplum profili ve sendikaların yeterince öğretmenlerin arkasında durmadığı olabilir. Bence en büyük problem öğretmenlerin kendisinde!

Yönetici olup arıza çıkaran yöneticiler bir zamanlar öğretmendi. Ve her an öğretmenliğe tekrar dönebilirler. Yine de bunu düşünmeden yol alıyorlar. Sadece yöneticilik vasfı kazananlar değil diğer öğretmenlerde de benzer sorunlar var. Misal hangi öğretmen maaş bordrosu önüne geldiğinde ilk önce kendi maaşına bakar. Ya bugün bir kahve parası bile değil sırf elli TL fazla geldiği için öğretmen arkadaşın saatlerce orayı burayı aradığına şahit oldum. Nedenini bulamasaydı muhasebeyi arayacaktı yok artık.

Bunlar atanan öğretmenler. Bir de atanamayanlar var. Çok yerde karşılaştım. Ücretli öğretmenlik şöyle kötü böyle kötü. Ücretli kaldırılmalı. Artık ücretli istemiyoruz atanmak bizim hakkımız. Diye diye seslerini bakanlığa duyurmaya çalışıyorlar. Hatta bazıları atanamamalarının nedenini ücretli öğretmenliğe bağlıyorlardı. Onlar çalıştıkları için kadro açılmıyormuş. Halbuki boşluk olduğu için ücretli öğretmen duyuruları sonradan yapılır ama neyse.

Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok. Ne bir harfin kırk yıl kölesi olacak öğrenciler var ne de bu sözün arkasında duracak bireyler. Yeterince ötekileştirme ve dışlama yokmuş gibi bu camiada da yapılan çekememezlik maalesef kimseye fayda sağlamıyor. Öğretmenler birlik olup kendi hatalarını kendi içlerinde çözemedikleri için onları savunan bir muhatap bulamıyorlar.

Bana göre öğretmenlerin işi diğer tüm mesleklerin hepsinden daha zor. Mesai saatleri yok. Okul ziliyle derse başlamadıkları gibi okul kapandığında da görevleri bitmiyor. Doktorlar can kurtarır. Polisler bizi korur. Mühendisler barınaklar ve diğer ihtiyaçları inşa ve icat ederler. Aklınıza gelen her mesleği sayabilirsiniz. İşte bu mesleklerin hepsinden önce bir öğretmen bırakmanız gerekir. Öğretmen bir öğrencinin elinden tutarsa; doktor, polis, mühendis olur. Elinden tutmazsa o öğrenci karanlığa hapsolur, insanlığı katleder.

Geleceğimizi inşa eden tüm öğretmenlerimize sevgi ve saygılarımla!..

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA