Mersin Ticaret Borsası (MTB) Başkanı Abdullah Özdemir, Mersin'in, meyve, içecek ve baharat bitkileri üretiminde Türkiye'de ilk sırada yer aldığını, ancak dünya pazarlarında giderek daha fazla talep gören meyve türlerinin esas alınarak ürün deseninin genişletmesi ve değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de meyve, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2018 yılında 22.3 milyon ton seviyesinde gerçekleştiğini, bu miktarın yaklaşık yüzde 12'lik bölümünü gerçekleştiren Mersin'in ise 2.6 milyon tonluk üretim hacmiyle ülke genelinde ilk sırada yer aldığını belirtti.
"Meyve üretimi ve ihracatında az sayıda ürüne bağımlıyız"
Ancak bu rakamın ürün bazında incelendiğinde kentin çok sınırlı sayıda ürüne bağlı kaldığını kaydeden Özdemir, "Mersin'in meyve üretiminin yüzde 46'sını sadece narenciye oluşturmaktadır. Bu oran muz, çilek ve üzüm ile birlikte yüzde 76 düzeyine yükselmektedir. Sınırlı sayıda ürüne bağlılık oranına ihracat açısından bakıldığında ise tek bir ürün grubu ön plandadır. Narenciye, Mersin'in 1.2 milyar dolarlık tarım-gıda ihracatının yüzde 30'unu, 1.7 milyar dolarlık toplam ihracatının ise yüzde 21'ini oluşturmaktadır" dedi.
Bu bağlamda tarım ve gıda sektörü açısından izlenecek politikaların az sayıda ürüne bağımlılığı azaltacak doğrultuda kurgulanması gerektiğinin altını çizen Özdemir, "Öncelikle, sahip olduğumuz coğrafyanın temel özelliklerini iyi analiz etmeliyiz. Sonraki aşamada ise dünya pazarlarında giderek daha fazla talep gören meyve türlerini esas alarak ürün desenimizi genişletmeli ve değiştirmeliyiz. Böylece pazar çeşitliliğimizi de artırmayı hedeflemeliyiz" ifadelerini kullandı.
"31 milyar dolarlık pazardan pay alamıyoruz"
Bu hedefe ulaşılması açısından özellikle tropikal ve sub-tropikal ürünlerin büyük önem arz ettiğini dile getiren Özdemir, "Muz, avokado, mango, kivi, ananas, papaya gibi ürünler dünya pazarlarında her geçen gün çok daha fazla talep görüyor. Saydığım bu ürünler için dünya genelinde 31 milyar dolarlık bir pazar söz konusu. Yani ülkemizin toplam tarım-gıda ihracatının yaklaşık iki katı. Bu pazardan aldığımız pay ise on binde 1.5 bile değil. Yani, yok denecek kadar az. Ayrıca bu ürünlerden elde edilen ton başına ihracat geliri ülkemizin ihraç ettiği bir çok meyve türüne göre çok daha fazla. Örneğin bu rakam avokado için 2 bin 300, kivi için bin 800, mango için bin 300 ve papaya için 860 dolar düzeyinde" diye konuştu.
"Avrupa pazarının en önemli tedarikçisi olabiliriz"
Tropikal ve sub-tropikal ürünlerde Türkiye'nin en önemli avantajlarından birinin de coğrafi konumu olduğuna dikkat çeken Özdemir, şöyle devam etti:
"Çünkü bahsetmiş olduğum ürünlerin toplam üretiminin yüzde 50'si Asya, yüzde 26'sı Amerika ve yüzde 23'ü ise Afrika kıtasında gerçekleşiyor. Bu ülkelerin en önemli ihraç pazarı ise Avrupa Birliği ülkeleri. Toplam talebin ortalama yüzde 40'lık bölümü bu ülkelerden oluşuyor. Dolayısıyla, ülkemizin Avrupa'ya çok yakın olması nedeniyle bu pazarın en önemli tedarikçisi olabiliriz. Her alanda olduğu gibi tarım ve gıda sektöründe de dünya genelinde tüketici tercihleri ve tüketim alışkanlıkları hızlı bir şekilde değişiyor. Bu değişimi iyi analiz etmemiz, hem kent olarak hem de ülke olarak geleceğe dönük politikalarımızı bugünden şekillendirmemiz gerektiği kanısındayım. Bu bağlamda tropikal ve sub-tropikal meyveler için çalışmalara şimdiden başlamalı ve üretimden tüketime kadar olan zincirin her bir halkasını en doğru şekilde oluşturmalıyız."
Özdemir, muz, avokado, mango, kivi, ananas, papaya gibi ürünlerin yetiştiriciliğinin, doğru planlanarak desteklenmesi halinde, hem üreticilere hem de yeni pazar kapılarının açılması yoluyla ihracat potansiyeline önemli yarar sağlayacağını sözlerine ekledi.