• Mardin19 °C
  • Diyarbakır14 °C
  • Batman16 °C
  • Şırnak15 °C
  • İstanbul13 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

SAVAŞ VE BARIŞ

06 Mayıs 2023 Cumartesi 10:02

İnsanların övünebileceği kötü bir huyum var. Geçmişi kolay kolay unutmam. İsimleri belki hafızamda tutamam fazla fakat görsel hafızam kuvvetlidir.

90'lı yıllarda köyden göç ettik. Çünkü o yıllarda huzur yoktu bu topraklarda. Kan ve acı vardı. Gözyaşlarında boğuluyordu insanlar. PKK için devletçiydin, devlet için potansiyel PKK!

İki arada kalmıştı gariban halk. Ölüm kokuyordu hava. Giden gelmiyor, kalan yaşamıyordu. Kalkıp göç ettik, diğer tüm köylüler gibi.

Gel zaman git zaman 2000 yılında eve dönüş için artık umutlandı herkes. Çünkü doğduğumuz coğrafya eskisi gibi değildi. Hep beraber insanca yaşayabilirdik.

Köye dönüş yapmak için araç kiraladı babam. Kalkıp eşyalarımızı toplayıp geldik. Hepimizin içinde değişik duygular vardı şüphesiz. Gurbette geçen sekiz yılın ardından duyguların iç içe geçmesi gayet normaldi. O zaman hangi duyguları yaşadık bilemiyorum ama hepimiz evimize döneceğimiz için mutluyduk.

Yaklaşık dokuz saat sürdü bu mutluluk!

Köye varmadan on kilometre önce durdurulmuştuk. Aracın kasasında geldiğimiz için ön tarafı net göremiyorduk. Fakat arka tafafta hava alabilmemiz için açık yer vardı. Dışarıdaki ağaçları, çiçekleri, toprağı görünce vardığımızı düşünerek atladık yere. İşte o an silahla burun buruna geldik.

Ana yolun girişindeki köye koruyuculuk görevi verilmişti. Köye gelip gidenler denetleniyor, halkın güvenliği sağlanıyordu sözde.

O an tüm umutlarımız uçup gitti. Zorlu bir yaşamın ilk adımını attığımızı babam ve korucular tartışırken anladık.

Babamın elinde hiçbir şey yoktu. Lakin koruyucunun elinde kocaman bir silah vardı. Ve tüm silahların yönü bize dönmüştü. Haraç istiyorlardı. Babam ise tek kuruş verme niyetinde değildi. Bu tür olaylarla ilk defa karşılaşan şoför, babamı destekliyordu. Yiğit adamdı.

Haraç alınamayınca hepimiz araca bindirilip karakola götürüldük. Ne olduğunu anlayamadan askerler gelip her çuvalımızı bıçaklamaya başladı. Babamı nezarete attılar ve bize yol verdiler.

Babam olmadan oradan çıkmayacaktık. Şoför, o yiğit insan da bizimleydi. Hakkını yedirmeyen birinin bu muameleyi görmesi kanına dokunmuştu.

Askerler tarafından tehdit edilmeye başlandık. Ya gidecektik ya da hepimizi hapsedeceklerdi. Biz gitmemeye kararlıydık. Karşılıklı söz dalaşında yine silahlar çekildi. Artık askerler sinirlenmişti. Koruyucuların verdiği gazla hepimizi hapsedeceklerdi.

Çocuklar ağlamaya başladı. Bu ağlayış karşısında koltuğunda daha fazla oturamayan karakol komutanı kalkıp bahçeye, yanımıza geldi. Ve ne olduğunu sordu.

Karakol komutanı o kadar şişmandı ki, ayakta dururken bile nefesi kesiliyordu. Ayaklarının titrediği her halinden belliydi. Muhtemelen bu yüzden yerinden kalkmaya üşenir, tüm görevleri askerlerine verirdi.

Koruyucu öne atlayarak bizim terörist olduğumuzu söylemişti. Şoför karşı çıktı. Komutan araya girip olayı çözmeye çalıştı. Babamı çağırdılar. Biz oradaydık. Velhasıl köyüne geri dönmek isteyen köylüler olduğumuz anlaşıldı ve akşama doğru eve vardık.

Köye ilk geldiğimizde evimiz viran haldeydi. Demir kapılar ve pencereler dahi sökülmüştü. Çatışmanın izleri her bir taşa kazınmıştı resmen. Ya da bizi karşılayan koruyucular yapmıştı bunu bilemiyorduk. Çünkü güvenliği sağlamakla görevli olanlar en büyük tehditti halka.

90'lı yılların etkileri hala sürüyordu.

Halk yorgundu. Huzur istiyorlardı. Yıllarca tırnaklarıyla kazıya kazıya büyüttükleri gençleri toprağa vermek istemiyorlardı artık.

Öyle yıllarda AK Parti başa geldi. Bir tek yüzükle yola çıkıp kefeni cebinde dolaşan bir lider her şeyi yapabilirdi. En azından buna inandık.

Parti üyesi oldum. Çok çalıştık. Kan akmasın diye canımızı ortaya koyduk. Her yerden üzerimize saldırdılar. Ötekilere karşı biz vardık. Bu varlığı korumak için dimdik ayaktaydık.

2012 yılına geldikten sonra istifa ettim. Yıllarca emek verdiğimiz Parti'nin içi menfaatperestlerle dolmuştu. Kendi çıkarları için herkesi yakabilecek kişilerdi bunlar. Biz acı dolu yıllarda Parti'ye omuz verdik. Sefasını onlar gördü.

Pişman değiliz elbet. Sadece burada vurgulamak istediğim, zorluklar karşısında diğer tarafta olanların rahatı görünce u dönüşü yapmalarıydı.

Yirmi yıl yönettiler ülkeyi. Bizim vergilerimizle birileri baron olurken diğer yanda gariban daha çok ezildi. Bunu gizlemek için dini kullandılar. Yer yer de ötekileştirdiler insanları. Sürekli bir düşman yaratarak kendi varlıklarını korudular.

Halk açız diye haykırdıkça onlar vatan, bayrak, Sakarya dediler. Evlatlarımız ölüyor diyenlere biz de öldürüyoruz onlar şehit merak etmeyin cevabını verdiler. İnsanlar yokluktan intihar ederken buna şov dediler. Minareyi çalarken kılıfı daima hazırdı.

Şimdi yeni bir döneme girdik. Diri diri toprağa gömüldüğümüzde yanımızda olmadılar, açlıktan intihar ederken bizi görmediler, mutfaklarımızdaki yangını söndürmek yerine kendilerinin maaşlarını arttırıp lüks arabalar aldılar.

Bitti.

Gerçekleri körü körüne sahiplenme devrinin sonu geldi. Yasa ve kanunlara uymayan bir avuç kendini beğenmişlere halk cevabı sandıkta vermeye hazırlanıyor. Yıllarımızı çaldılar. Onu geri almak için atılacak her oy.

Normalde basit bir seçim olarak görürdüm 14 Mayısı. O yüzden aday bile olmadım. Fakat öyle bir hale getirdiler ki, ölüm kalım meselesine dönüştü. Artık olanlar karşısında safımızı belli etme zamanı geldi.

Onlara oy verince tabiri caizse cennet garantileniyor fakat karşılarında yer alanlara basınca mührü;

Teröristsin,

Dinsiz imansızsın,

Bayraksız devletsizsin,

Anlı secde görmemiş kafirsin,

Ülkeyi dış güçlere satacak hainsin,

...

Ve en önemlisi de cehennemi garantilemiş darbecisin.

Peki neden oyun rengi değiştiğinde tüm bunlar oluyor? Çünkü bizim sırtımızdan kazandıklarını kaybetmek istemiyorlar. Kanun ve yasalar karşısında bizimle denk olamazlar. Gücün tadını aldılar. Sıradan insanlara dönüşemezler.

14 Mayıs seçimi sıradan bir seçim değil!

Evet, bu seçim savaş isteyenlerle barış isteyenlerin seçimi. Bir tarafta kaostan beslenenler, diğer tarafta sevgiyi büyütenler var. Ya köle gibi yaşayıp din, dil, ırk çatışması üzerinden sürekli çevremizdekilere düşman gözüyle bakacağız ya da içinde bulunduğumuz bu cehennemden çıkıp cenneti bu topraklara taşıyacağız. Vesselam...

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA