• Mardin19 °C
  • Diyarbakır15 °C
  • Batman17 °C
  • Şırnak15 °C
  • İstanbul18 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

CENNETTEN ÇIKAN DAYAK

19 Mayıs 2024 Pazar 11:17

Bu cümleyi ilk kim kurdu ya da kim söyledi bilmiyorum. Eminim bu cümlenin arkasına saklananlar da bilmiyor. Çünkü onlar için önemli olan tek şey, kendilerine sığınabilecek bir liman bulmaktı ve bundan daha güzelini mumla arasan bulamazsın.

Araştırma yaptığımızda şöyle beyin yakan şeylerle de karşılaşıyoruz. TDK'da geçen haliyle "Dayak Cennetten Çıkmıştır" sözü, dayağın yola getirici bir etkisi vardır şeklinde yazıyor. Bunu TDK'da bu haliyle kim kaydetti ise, muhtemelen toplumun görüşlerini yansıtmaya çalışmış, bilimsel bir sorgulama içerisine girmemiştir.

Örneklerle bunu açıklamak mümkün. Konumuzdan fazla uzaklaşmadan birkaç kelam edelim.

Her iki meslekte de görev alan biri olarak öğretmen ve yöneticiye değineyim. Öğrencisine söz geçiremeyen öğretmenlerin genelde ilk tepkisi -eğer yeterli donanıma sahip değillerse- ceza olarak dayak atmak oluyor. Peki, dayak atılan öğrenci yola geliyor mu? Mümkün değil. Hatta dersten de soğuduğu için gelecek hayat çizgisinde zikzaklar meydana geliyor.

Yöneticiler, makam koltuğuna oturduktan sonra bir anda ayrı bir havaya bürünürler. Sanırsın daha dün arkadaşlarıyla birlikte o makamdakileri yerden yere vurmuyorlardı. Bu defa daha sert bir şekilde alttakileri ezmeye çalışırlar. Tabir yanlış olmasın ama bu tam da hayvan gütmeye benziyor. Hayvanları istediğin saatte çıkarıp otlatırsın, senin istediğin yerlerde otlarlar ve senin dediğinin dışında asla bir şey yapamazlar. Neyse ki onlarda ceza korkusu olduğu için buna fazla yanaşan olmuyor. Bunun yerine mobbing'i tercih ediyorlar.

Kısacası her yerde bu anlayış var. Ve ne hikmetse, herkes kendince bir şekilde haklı. Bilimsel dayanağı ise tamamen kişinin öz benliği.

Bugün aslında çocuklar üzerine yazmak istedim bu yazıyı. Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum. Bir anne baba nasıl evladına kıyar. Bunu yaparken de cennet kılıfını kullanır.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, çoğu aileler için geçerli değil bu söyleyeceklerimiz. Lakin maalesef dünyanın her yerinde anne-babalar hâlâ durduk yere çocuklarını dövüyor ya da onlara bağırıyorlar. Hepimiz gördük, duyduk, yaşadık. Yani ütopik bir şey değil bunlar.

Bence bu sözün arkasına saklananların ya da sözü kullananların en büyük özelliği aciz olmalarıdır. Ya küçükken aynı yoldan geçmişlerdir. Babası durduk yere annesini dömüştür ya da kendisini. Burada yanlış demek yerine özellikle durduk yere dedik. Çünkü aciz biri için yanlış ne bilemeyiz. Bu kılıfın arkasına gizlenenler için bazen annenin yemeği tuzsuz yapması olur yanlış, bazen de televizyon izlerken önünden geçersen yanlış algılar. İstismar etmek istedikten sonra her şeyi kullanabilirsiniz.

Çoğu zaman çocukların da bir kalbinin olduğunu, hissettiklerini, hatta gördüklerini unuturuz. Hep kendi penceremizden bakarız hayata.

Yeri gelir çocuk bir oyuncak almak ister, ekonomik sıkıntılar yüzünden hemen cennetten çıkan dayağa sarılırız. Halbuki ekonomiden sorumlu kişi o değildir ama sistemin zalimliğini onun omuzlarına yıkarız.

Bazen bizlere kendilerini ifade etmekte zorlanırlar. Ve doğal olarak bitkin düştükleri için ağlarlar. Biz de hemen cennetteki o dayağı kalkan yaparız. Oysa onları anlamayan bizdedir suç. Anlamak için bir çaba sarf etmeyiz. Sinirlenip hıncımızı onlardan alırız.

Karşı çıkanlar elbet olacaktır. Çünkü gerçek hayatta yukarıdakilerle çok karşılaşıyoruz. Beni suçluyorlar. Böyle olmazsa şöyle olur yok o olmazsa diğeri olur gibisinden hem kendilerince öğüt veriyorlar hem de kızıyorlar. Aslında güçleri yetse beni de dövecekler :)

Kesinlikle kimseyi dinlememeye, elimden geldiğince doğru bildiklerimi yapmaya çalışıyorum. Herkesin doğrusu farklıdır. Benim nazarımda akşam eve gelirken çocuğa ufak bir çikolata almak onu sevindirir. Başkası bunu kötü bir alışkanlık olarak görür. Orta yolda buluşmamız mümkün ama bunun için de önce dayak değil, konuşmanın gücüne inanmamız gerekiyor.

Bir yandan düşününce onlara da hak vermiyor değilim. Ne güzel dünya! İstediğin herhangi bir zaman diliminde kalkıp döv. Sinirlendiğinde yine döv. Başkasıyla bir problem yaşadığında hıncını çocuktan çıkar. En son tepki gösteren olunca da sana ne benim çocuğum değil mi, al istersen sen bak de ve işin içinden sıyrıl. Sıfır sorumluluk. Dünyaya getirip beslediğin ve birkaç ihtiyacını karşıladığın için köle gibi kullan.

Peki, aynı şeyleri yetişkin birine yapabiliyor muyuz? En ufak bir yanlış olarak gördüğümüz harekette kızını dövmeyen dizini döver dersek ne olur? Ya da yetişkin oğlumuza, dayağı hak etti deyip üstüne çullanırsak? Buradaki kıyası lütfen iyi yapalım. Çocuklarımız, belki saygıdan fazla tepki vermeyip sadece evi terk ederler. Ama dışarıdaki herhangi birine bunu yaparsak kan dökülür. Çünkü belli bir yaşa gelen herkes özeleştiri yeteneğini kaybediyor. Ve tekrar ediyorum, herkes kendince haklı!

Acaba neden tam tersi anlaşılmadı! Cennetten çıkma yani cennette dayağın yeri yoktur, dayak atanlar cennete giremeyecektir gibi bir anlam da çıkarılabilirdi ama burada görüyoruz ki insanlar istediği şekliyle algılamış, istediği gibi kullanmış ve kendilerine çok güzel bir kılıf bulmuşlar.

Bu durumda ne öneriyorsunuz?

Akıl sahibi herkes, kendi yolunu sağlıklı bir şekilde çizebilir. Kalkıp burada sen şunu yap, diğeri bunu yapsın demek yanlış olur. Ki böyle bir şeyi zaten söyleyemeyiz. Misal, sevgi ve saygı çerçevesinde büyütün çocuklarınızı demiş olalım. Tamam da herkesin sevgi, saygı anlayışı bir değil. Biri çocuğuna hediye alır sevgisini böyle gösterir. Diğeri, oğlu birilerini katletmiştir onu yurt dışına çıkarıp ceza almasını engeller ve sevgisini böyle gösterir.

Ama nacizane fikrimi sorarsanız, haddim olmadan birkaç kelime dökülür yüreğimden.

Öncelikle şurayı netleştirelim. Dayak ve hakaretle çocuğa yaklaşmak asla çözüm değildir. Size göre hata nedir bilemiyorum ama her hatada çocuğa bu şekilde yaklaşırsanız, muhakkak ilk olarak içine kapanacaktır. Sizin yanınızda sessiz sedasız durur. Bu, sevgi ve saygının göstergesi değil elbet. Fakat dışarıda hem kendine hem çevresine karşı saldırgan olur. Arkadaş ortamında düzgün ilişkiler kuramaz. Sizden gördüğü kadarıyla, bu defa arkadaşlarının "hata"larında onlar da çözümü saldırmakta bulur. Duygularını ifade etme biçimi olarak şiddeti benimserler. İleriki yaşlarda evlenip çocuk sahibi olduklarında ya çocuklarını döverler ya da onları istismar ederler.

Çoğu ailemiz farkında olmadan cennetten çıkan dayakla aslında hem kendi hem de çocuklarının hayatını karartıyorlar. Çocuklar bir süre sonra bunalıma girip huzuru dışarıda arıyor. Bu da onları dışta bekleyen aç kurtların sofrasına itekliyor. Ya uyuşturucu, madde bağımlılığı ya da hırsızlık ve diğer kötü suçlarla onları bir şekilde kendilerine bağlayan bu aç kurtlar, çocuklara yalancı baharlar sunarlar.

Burada sözüm kimseye değil. Ve muhatap olan herkese. Amacım sizi suçlamak ya da kötülemek olsa zaten çocuklarınız avucunuzdan kayıp giderken ters bakışları göreceğiniz için bu yazıyı hiç yazmazdım. Ama hem geleceğimiz için hem de kendimiz için çocuklarımıza sahip çıkalım. Dışarıdaki olumsuzluklar yüzünden gücümüzü onlara göstermeyelim. Sevgiyle yaklaşalım. Sevgi dediğim, bir kap yemek, giyecek ve harçlık değil elbbet. Bolca vakit geçirin. Biri beni sokakta gördüğünde vay bilmem ne diyecek diye düşünmeyin. O tip insanların içindeki sevgi tükenmiş olabilir fakat sizler çocuklarınıza rol model olun. Unutmayın ki bu günün bilim insanları da en azılı suçluları da, bir zamanlar birer çocuktular. Vesselam...

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA